Değil mi?

Mart 20, 2018
Çocukken her şey ne kadar kolay, değil mi?
Uyu, uyan, sokağa çık, yorulana kadar oyun oyna, eve dön yemek ye ve tekrar uyu.
Günleri saymazsın. Çünkü bir gün biteceği, yolun değişeceği aklına bile gelmez.
Tek sorunun annenin tam oyunun tam ortasındayken seni eve çağırması ya da terlediğin için sana kızması ya da arkadaşlarınla oynarken kaybettiğin kartların, onlar için ağlaman.
7 yaşında okulun ilk günü annenden ayrılman ya da? Onun içinde ağlarsın.
Mesela ben şeyi çok net hatırlıyorum; herkes sınıfta avazı çıktığı kadar bağırır, ağlanırken ben çıtımı çıkarmamıştım. Hatta diğerlerinin neden ağladığını anlamamıştım. Annen oradaydı ya? Zaten anneler nereye gidebilirdi ki?
Sanırım birde, içten içe biliyordum. Aradığım, artık sokaklarda bulamadığım şey burada olabilirdi. Yeni insanlarla tanışabilirdim, dahası kendimi ait hissedebilirdim. 7 yaşında biri neden bir yeri belki insanları nasıl arayabilir ki? Nasıl aitlik duygusu hisseder ki?
Net bir cevabım yok ama ben çok kısa bir süreliğine de olsa hissetmiştim.

Hayatınıza insanlar girer, çıkar; eğitim sürecinin biri biter, biri başlar. 
Ama ben hep aynı şeyi ararım. 
En azından bir süreliğine ait olduğumu hissedebileceğim bir yer. 
Ben yokken de var olan ama ben olunca daha bir anlam kazanan. İnsan egosu işte. Bir şeylere anlam katabileceğimizi düşünmekten asla kendimizi alıkoyamayız.
Sonra hayat bizi öyle yerlere sürükler ki bazısı o arayışta kaybolur, vazgeçer.
Bazısı vazgeçmeyi seçerken, ben anlam katabilmeyi seçerim.
Yaşamayı sevdiğimden ya da birileri benden bunu beklediğinden değil, sadece çoktan var olduğumdan. Çoktan doğmuş ve daha fark etmeden bir şeylere başladığımdan.
Devam edebilmek için yani. Var olmaya devam etmek arzusundan.
Belki daha yaşanmamış elli yılımız var, belki de tek bir gün. 
Yine de hala bir yerlere ait olmuş olmayı istemiyor musun?
Bir şeylere biraz da olsun anlam katabildiğini duymayı?
Belki bazen sadece kendimize itiraflar yapmamız gerekir. 

Başka birine yapmadan önce, ilk önce kendimize.

Peki, son soru.
Aynı anda bu kadar depresif ve mutlu olmayı nasıl başarıyorum ben?
Sadece yaşamayı sevdiğimden. 
Güzel havaları sevdiğimden. 
Nisan yaklaşırken geçen sene olduğum yerde olmadığımı bildiğimden mutluyum ve bazen de -hatta blogda kişisel yazı yazdığım çoğu zamanda- depresifim çünkü kırılıyorum. Kırıldığım kadar büyük hızlarla ayağa da kalkıyorum.
Her zamanki döngüm. 
Ve huyum.



2 senelik genel gribimi geçirirken cümlelerimi toparlayamıyorum, kusura bakmayın.
Ama hala buralardayım. Gitmeyi düşünmüyorum. Arada eski yazıları falan güncelliyorum. Yazı fikirleri düşünüyorum. Taslaklar falan yazıyorum.
Beni biliyorsunuz işte.




Birde Dünya Mutluluk Günü'nüz kutlu olsun. 
Hatta şöyle yapalım; eğer hala buralardaysanız sizde benim gibi, bu cumartesinin mutlu haberini vereyim. 
Anime Önerisi yazısı geliyor. 
Hemde en sevdiklerimden biri.

Şimdilik bu kadar.
Görüşürüz,

-d



4 yorum:

  1. heeeey bahar depresyonu o yaaa, bahar yorgunluğu oluyor yaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yok yahu bahar depresyonunda değilim -ilk defa- inanır mısın :D
      Sadece yine konuşasım gelmiş. gfdsasd

      Sil
  2. Biraz şaşkınlık yaşamıştım ama asla ağlamamıştım gayet net hatırlıyorum ilk okula başladığımda. O kadar geriye gidemediğimi sanıyorum düşünce olarak bazen ama bazen de pat diye bir kaç sahne geliveriyor.

    Hatırladım birden, daha önce bloğa yorum bırakamamıştım, mail yazmıştım. Ne mutlu oldum şimdi :))

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.