Byousoku no 5 Centimeter Anime-Film
Geçen akşam, İstanbul'da sıcaklardan uyuyamadığımız bir akşam yani, kısa anime film izleyeyim dedim. Anime film bilgime çok gelişmiş demem açıkçası. Miyazaki'nin ve son zamanlarda çıkan övülen anime filmler dışında öyle pek de ayrıntılı bir bilgim olmadığından yeni sayılabilirim. "Byousoku no 5 Centimeter" denilen kısa anime filmini izledim. Kendisi bu yazıyı yazmamdaki etkendir. Bilmiyorum teşekkür mü etmeli yoksa ruhumda bir parçayı çiziverdiği için başka şeyler mi söylemeli. Elimden geldiğince spoiler vermemeye çalıştım. Türkanimede konusunu okurken anlayabileceğinizden fazlasını vermemeye çalıştım ki spoilersiz bir inceleme olabilsin.
Ancak bu yazıda genelde size bana bu animenin bana hissettirdiklerinden bahsedeceğim.
Önce her şey harika başladı.
"Biliyor musun, saniyede beş santimetre olduğunu söylüyorlar. Kiraz çiçeklerinin açılma hızı saniyede beş santimetreymiş."
Kiraz çiçeklerinden daha fazla dramatik şeylere konu olabilen çiçekler görmedim. Bir şekilde hüznü, mutluluğu ve gençliği temsil edebiliyorlar. Tıpkı buradaki gibi.
Hikayenin ilk kısmına giriyor burada; 'The chosen cherry blossoms' Arkadaş olan bu iki çocuk Akari ve Takaki- ilkokul sonrasında farklı yerlere taşınarak birbirlerinden uzak kalıyorlar. Belli bir süre sadece mektuplaşarak arada telefonlaşarak devam ettirmeye çalışıyorlar iletişimlerini. Oradaki çabayı hissediyorsunuz. Belirli belirsiz bir duygular var yeni yeni filizlenmeye başlayan. Belki ilk ilişkileriniz aklınıza geliyor ya da ilk duygu değişimleriniz. Farkına varabildiğiniz şeylerden biri de o sade ve saf hisler oluyor. Film bittikten sonra bile aynı şeyleri hissetmeye devam ediyorsunuz. Çünkü klişeler. İlk aşklar unutulur belki ama izlenilen o ufacık film, gerçek hayatta karşılaşılan ufacık bir sahne sizi geriye götürebilir, bilinçaltınız o hissiyatı hatırlar.
İkinci hikaye olan "Cosmonaut" da çok sevdiğim bir kısım oldu.
"Ne zaman başladım, hiç göndermediğim mesajlar yazmaya?"
Bir başkasının gözünden görmeye çalışıyorsunuz olayları. Aslında ilk hikayedeki hiçbir olayın farkında olmayan kendi hayatındaki boşlukları doldurmaya çalışan birinin gözünden. Aslında orada sevdiğim bir kısım daha var ama bunu çoktan anlamışsınızdır, ya da izlerken anlarsınız.
Üçüncü ve son kısımda yıllar sonrasına gidiyoruz. " 5 Centimeters per Second"
Artık Takaki bir bilgisayar programcısı olmuş Tokyo'da yaşamaktadır. Akari ise, Akari'den bahsetmeyeceğim. İzlerken görmeniz taraftarıyım. Sonuçta bu ikisinin yolu artık ayrılmıştır diye düşünüyoruz.
Acabaa? Yok ya yok. Cidden yolları çok farklılaşmış birbirinden. Zaten canınızı yakan da bu oluyor. Son saniyelere kadar bekliyorsunuz, ufak bir bakış yakalar mıyız acaba diye. Yok, bunu size vermiyorlar. Hatta inadına yaparmış gibi öyle bir yerde kapanış şarkısı çalmaya başlıyor ki. Gerçek dünya da tam olarak burada tekrardan devreye giriyor.
Bu filmi bir aşk acısı sonrasında izlediğinizi düşünsenize? Ya da kötü bir ruh halindeyken. Açık yüreklilikle söylüyorum ben ağlardım. Pinterest'de biri şey yazmış mesela.
"Sizi tam da doğru yerden vuracak animelerden."
Çoğu insan da bu animeyi izledikten sonra aynı yorumu yapmış: "Çok gerçekti."
Evet, gerçeklik vardı haklılar ama bu ifade şekliyle sanki bir şeyler eksik gibi. Tam karşılamıyor gibi. Bence daha çok gözünüze gözünüze sokulmaya çalışılan sanki o hüzün ve yarım kalmışlık duygusuydu. Bana kalırsa izleyicilerin bu tarz yorumları yapmasındaki asıl sebep de gerçek hayatta da bu duygularla baş etmeye çalışıyor olmamız ve bunun adına gerçeklik diyor olmamız.
Sad but true.
2007 yılına ait bir anime olmasına rağmen yıl olmuş 2017 ve ben hala bu çizimlere hayran kalıyorum. Tonlamalar da çok hoşuma gitti. Ne yalan söyleyeyim 2017'de öyle animeler çıkıyor ki karşımıza bu grafikleri tonlamaları bulamıyoruz. Biraz da o yüzden severek izledim, sonuçta Kimi no Nawa da aynı stüdyodan çıkmış. Size de bir yerden tanıdık geldi dimi şimdi bu renkler?
Peki siz Byousoku no 5 centimeter anime-filmini izlediniz mi? İzlemediyseniz bu yazıdan sonra anime hakkındaki düşünceleri merak ediyor olacağım. Benim açımdan "hayatımın animesi" değildi ama bazıları ruhunuza dokunur ya bu da öyleydi işte. Sizde yorumlar kısmında bana bu animeyle veya yazımla ilgili fikirlerinizi belirtirseniz çok sevinirim. (Yorumlarınızı herkese açık olarak paylaşabilirseniz ancak öyle yorumlara cevap verebiliyorum blogumdaki bir sorundan ötürü ,bilginize :))
Buraya kadar okuyan herkese teşekkür ederim. Görüşmek üzere!
-d
Ancak bu yazıda genelde size bana bu animenin bana hissettirdiklerinden bahsedeceğim.
5 Centimeters per Second film afişi |
Önce her şey harika başladı.
"Biliyor musun, saniyede beş santimetre olduğunu söylüyorlar. Kiraz çiçeklerinin açılma hızı saniyede beş santimetreymiş."
Kiraz çiçeklerinden daha fazla dramatik şeylere konu olabilen çiçekler görmedim. Bir şekilde hüznü, mutluluğu ve gençliği temsil edebiliyorlar. Tıpkı buradaki gibi.
Hikayenin ilk kısmına giriyor burada; 'The chosen cherry blossoms' Arkadaş olan bu iki çocuk Akari ve Takaki- ilkokul sonrasında farklı yerlere taşınarak birbirlerinden uzak kalıyorlar. Belli bir süre sadece mektuplaşarak arada telefonlaşarak devam ettirmeye çalışıyorlar iletişimlerini. Oradaki çabayı hissediyorsunuz. Belirli belirsiz bir duygular var yeni yeni filizlenmeye başlayan. Belki ilk ilişkileriniz aklınıza geliyor ya da ilk duygu değişimleriniz. Farkına varabildiğiniz şeylerden biri de o sade ve saf hisler oluyor. Film bittikten sonra bile aynı şeyleri hissetmeye devam ediyorsunuz. Çünkü klişeler. İlk aşklar unutulur belki ama izlenilen o ufacık film, gerçek hayatta karşılaşılan ufacık bir sahne sizi geriye götürebilir, bilinçaltınız o hissiyatı hatırlar.
İkinci hikaye olan "Cosmonaut" da çok sevdiğim bir kısım oldu.
"Ne zaman başladım, hiç göndermediğim mesajlar yazmaya?"
Bir başkasının gözünden görmeye çalışıyorsunuz olayları. Aslında ilk hikayedeki hiçbir olayın farkında olmayan kendi hayatındaki boşlukları doldurmaya çalışan birinin gözünden. Aslında orada sevdiğim bir kısım daha var ama bunu çoktan anlamışsınızdır, ya da izlerken anlarsınız.
-İkinci kısımdan- |
Artık Takaki bir bilgisayar programcısı olmuş Tokyo'da yaşamaktadır. Akari ise, Akari'den bahsetmeyeceğim. İzlerken görmeniz taraftarıyım. Sonuçta bu ikisinin yolu artık ayrılmıştır diye düşünüyoruz.
Acabaa? Yok ya yok. Cidden yolları çok farklılaşmış birbirinden. Zaten canınızı yakan da bu oluyor. Son saniyelere kadar bekliyorsunuz, ufak bir bakış yakalar mıyız acaba diye. Yok, bunu size vermiyorlar. Hatta inadına yaparmış gibi öyle bir yerde kapanış şarkısı çalmaya başlıyor ki. Gerçek dünya da tam olarak burada tekrardan devreye giriyor.
Bu filmi bir aşk acısı sonrasında izlediğinizi düşünsenize? Ya da kötü bir ruh halindeyken. Açık yüreklilikle söylüyorum ben ağlardım. Pinterest'de biri şey yazmış mesela.
"Sizi tam da doğru yerden vuracak animelerden."
Çoğu insan da bu animeyi izledikten sonra aynı yorumu yapmış: "Çok gerçekti."
Evet, gerçeklik vardı haklılar ama bu ifade şekliyle sanki bir şeyler eksik gibi. Tam karşılamıyor gibi. Bence daha çok gözünüze gözünüze sokulmaya çalışılan sanki o hüzün ve yarım kalmışlık duygusuydu. Bana kalırsa izleyicilerin bu tarz yorumları yapmasındaki asıl sebep de gerçek hayatta da bu duygularla baş etmeye çalışıyor olmamız ve bunun adına gerçeklik diyor olmamız.
Sad but true.
Böyle bir animenin kötü olması nasıl mümkün bana anlatır mısınız? -İkinci kısımdan bir kare- |
-Üçüncü ve son kısımdan- |
Peki siz Byousoku no 5 centimeter anime-filmini izlediniz mi? İzlemediyseniz bu yazıdan sonra anime hakkındaki düşünceleri merak ediyor olacağım. Benim açımdan "hayatımın animesi" değildi ama bazıları ruhunuza dokunur ya bu da öyleydi işte. Sizde yorumlar kısmında bana bu animeyle veya yazımla ilgili fikirlerinizi belirtirseniz çok sevinirim. (Yorumlarınızı herkese açık olarak paylaşabilirseniz ancak öyle yorumlara cevap verebiliyorum blogumdaki bir sorundan ötürü ,bilginize :))
Buraya kadar okuyan herkese teşekkür ederim. Görüşmek üzere!
-d
Konusu zaten güzel ama çizimleri de harikaydı, tablo gibi, resmen sanat eseri bi anime.
YanıtlaSilkesinlikle! benim içim görsellik biraz önemli animede ilk bakışta değerlendirdiğim şeylerden biri ve burada da iyi ki izlemişim dedirtmişti bana :)
Sil